Hukuk, edebiyat aracılığı ile insanı tanımalıdır
Şair, yazar ve avukat Mehmet Ali Başaran, Özgür Yazarlar Birliği’nde “Edebiyat ve Hukuk” başlıklı bir seminer sundu. Başaran’ın sunumunda öne çıkan notlar şu şekilde:
-Neden Hukuk ve Edebiyat? Bir-iki istisna dışında üniversitelerde böyle bir ders yok. (Ben Bilgi Üniversitesi’nde Cemal Bali Akal hocadan bu dersi aldım.)
-Hukuk nedir? İnsanlar arası ilişki, Robinson’un adasına Cuma’nın gelmesiyle başlar, diyorlar hukuk anlatırken. Neden böyle bir başlangıç yapılıyor? Neden kurguyla başlanıyor? Hukuku yapanlar adanın sahipleri, uyanlar Cumalar mı? Efendi-köle ilişkisi, uzlaşma.
-Duruşmada edebiyat nedir? Müşteki, sanık? Edebiyat “dava” da olur, sanık da. Edebiyatçılar yasaklanır, sanık olur. İnfaz kararları, yasaklar, kitap toplatılması… Edebi metinler de yargılanmıştır aynı zamanda, zorlayıcı gücü olmamasına rağmen.
-Hukuk ve edebiyatın ortak noktaları insan, dil, söz, uyuşmazlık ve kurgu unsurudur.
-Edebiyat tanıktır, şahittir. Sanık müşteki, şikâyetçi olmasından ziyade.
-1900’lerin başı… Hukukçular için edebiyat listesi yayımlanıyor. İnsanı kavramaları için. (Amerika)
-Türkiye’de Hukuk-Edebiyat 2001 yılı. (Cemal Bali Akal) Üniversitelerde 1/10’unda böyle bir ders yok.
-Hukuk ayağa kalkıp emir verir, biter. Ama edebiyat soru sorar, sınırlandırmaz, soru işareti koyar, sınırları aşmaya yönelik sorular sorar. Tehlikeli. O yüzden hukuk, edebiyat istemez. Ayak bağı, sorgular.
-Kutsal kitaplar, Hukuk-Edebiyat ayrılmaz ikili. Bunu biliyoruz. Kur’an hem yasa hem edebiyat kitabıdır. Vahiy-yasadır. Vahiy-kıssalardan oluşur.
-Bizim Amerika’dan sonra keşfetmemiz çok utanç vericidir.
-Allah’ın bizimle Hukuk-Edebiyat ile konuştuğunu idrak etmemiz gerekirdi.
-Sadece Mustafa Özel’in bir videosu var. Ama sadece edebiyat.
-Hukukçular çok fazla yazar oluyor. Bu da gösteriyor. (Melih Cevdet, Ahmet Muhip, …) bırakıyorlar hukuku.
-İktidar olan, güç sahibi olanlar mahkemelere talimatlar veriyor.
-OHAL’de talimatlar havada uçuşuyordu. Hâkimler depresyona giriyordu. Ağlayan savcılar vardı.İstifa edenler, tehdit altında olanlar, vicdan azabı çekenler…
-Nasıl vicdanı ile hareket edecek? Herhangi bir yerden mezun olunca vicdanlı olamaz. Devlet gibi bakar her şeye. Hele şu ortamlar tecrübeliler ihraç edildi, genç tecrübesizler davalara bakacak! Boşanma davaları mesela… Daha o yerel literatürü, o şiveyi bilmiyor. Arka planı bilmeden karar veriyor! Yirmi sekiz yaşındaki kişi, yetmiş yaşındaki kişiye ceza veriyor.
-Vicdan nasıl oluşacak şu aşamada? Raskolnikov’u tanımayan birinin hakim olması çok sıkıntılı bir durum bence. Sanığı anlayamaz çünkü. Neden yaptı?
-Roman okuyunca burun kıvrılır. Hukuk ise ciddiye alınır, maalesef.
-Yargıtay beyanına göre (1976) hâkim insana, tabiata, hakikate sırt çevirmeden dar kalıplara sıkışmadan, insan kokusu taşıyan, kararlar getirmelidir.
-Ortak: İnsan. Malzeme: Söz, dil.
-Uyuşmazlıktan bahsederler. Gerilim yoksa edebiyat, hukuk yoktur.
-Kurgu. Edebiyat zaten kurgu. Hukuk ise nasıl kurgu? Rahatsız edici değil mi? O da kurgu. Nasıl? Toplum Sözleşmesi (bu bir kurgu) erginlik örneğin; bu da bir kurgu (18 yaş örneği) Yönetenleri biz seçiyoruz, onlar yasa yapıyor, biz uyguluyoruz. Egemenlik başlı başına bir kurgu. Neden? Çünkü o bir kurgu olmaya neden insanların istemediği şeyler uygulanıyor? Kim o yasayı koyucu? Nereden geliyor yasalar? Belli değil. Bir varsayım aslında. Kanunu bilememek nasıl mazeret sayılmaz? Her gün değişen bir sürü kanun var.
FARKLARI
-Hukuk: Eril (dil anlamında). Düzenliyor, emrediyor. Sosyal Bilim. Yasa koyucu: Yorum ona bağlı. Ahkam keser. Metin düzdür, nesnel. Zorla hukuk olur. Dayatma. Çelişkiyi sevmez. Kaos istemez. Olabilmeyecek şeyle ilgilenmez. Örnek: Medeni Kanun 28. Madde
-Edebiyat: Dişil. Duyguları olan bir şey. Saat. Dilde, düşüncede güzellik. Yorum: Yazar yazıyor, biz yorumluyoruz. Ahkam kesmez, soru sorar. Metin alegori, teşbih, öznel, metafor. Dil imkânı geniş. Zorla güzellik olmaz. Heves. Çelişkileri sever, onları kışkırtır. Kaos ister. Olamayacak şeyle de ilgilenir. Örnek: Abdulkadir Budak- Oğul şiiri.
-Hukuk da bir hikâyedir. Ama yasa koyucu emiri koyar ortaya. (yasak, emir, yöntem) Sahneye çıkmaz, kendi hikâyesini okuyamaz, bulamaz.
-Ama hepimizin TC’si farklıdır.
-Herkesin kendince bir hikâyesi var. (anne-baba-çocuk) Bazımız eksik kalırız, bazımız güzel anlatırız, orası ayrı.
-“Bülbülü Öldürmek” tavsiye ederim. Yaşar Kemal, Orhan Kemal… “Suçluyorum” Emile Zola. “Suç 1.2” NTV Yayınları. Marquez’in Kitapları (Kırmızı Pazartesi). “Palto” Gogol. Sokrates’in Savunması. Ölümsüz Müdafaa. Sophokles, Antigone. Zizek, “Antigone’un Üç Yaşamı.” Sheakspeare. Suç ve Ceza. Dava, Franz Kafka. Mahkeme Kapısı, Sait Faik. Sabahattin Ali’nin Mahkemelerde. Cervantes, Don Kişot (1605-15) Tüm zamanların en iyi kurgu eseri, ilk modern roman, Türkiye’de hakkında 10-15 kitap var.
-Don Kişot’un Sanço Panzo’ya mektubu
-Biz her türlü yasaya uymak zorunda mıyız? O yasalarla çatışıyorsak ne yapacağız?
-Antigone’un iki kardeşi krallık için savaşıyorlar. Dayıları Kreogon (kral oluyor), birini törenle kahraman ilan ediyor, birini kurda kuşa bırakıyor. Antigone buna itiraz ediyor. “Geleneğimiz var bizim.” Gidip gömüyor. Sonra kral ile Antigone karşılaşıyor.
-Bu yüzden Tanrıların yasalarını çiğneyemem. Ölümü göze alıyorum. Antigone’u diri diri mezara koyuyor. Aç.
-Daha insani ve Rabbani yasalarla egemenin yasaları çatışınca ne yapacağız? Yasanın meşrutiyeti nedir?
-İnançlarımızla çatışan yasalar… (Batı’dan toplanan yasalar)
-Batı’da yakınlar önemsenmiyor: F tipinde Türkiye’de de göremiyor. Sadece 1. derecede yakınlar. Bize uygun değil bu yasalar.
-Müebbet, ağırlaştırılmış müebbet tamamen gayr-i İslamidir. Zindanlar gayr-i İslamidir.
-Sokrates’in Savunması, edebi bir savunma.
Haber: Cahit Erdem Örs