ÖYB

İslâmcı öbeklerin birleşmesi ve kongre fikri – Sait Alioğlu

sait alioğluYazar Sait Alioğlu, Özgür Yazarlar Birliği‘nde sürdürülen “İslamcılığın Trajik Düşüşünden Çıkış Mümkündür” tartışma serisi hakkında bir değerlendirme kaleme aldı. Alioğlu‘nun değerlendirmesini sizlerle paylaşıyoruz.

İslamcı öbeklerin birleşmesi ve kongre fikri – Sait Alioğlu

Bir kavram, olgu ve dünya görüşü olma açısından İslamcılık ile ilgili, çeşitli çevrelerin, şahısların, kurum ve kuruluşların, dünden bugüne, özellikle de son dönemlerde, konu ile ilgili birçok çalışma; açık oturum, panel, konferans, kitap ve dergilere konu olması açısından dosya olarak çalışmalar yapılmıştı. Halen de yapılmaktadır ve yapılmaya da devam edecektir.

Olayı Türkiye açısından değerlendirdiğimizde, Osmanlının yıkılışı döneminde ve yine batılılaşmaya yönelik olarak 2. Meşrutiyet’in klasik paradigmalarından sayılan ve ‘yıkılmakta olan’ Osmanlı’yı, yani devleti kurtarma ve akabinde de, toplumsallıktan hareketle, yeniden bir ıslah, kaynaklara dönüş ve içerisinde bulunulan ‘yıkıcı’ durumlardan kurtulma düşüncesi olan İslamcılık, cumhuriyetle birlikte, ta ellili yıllara kadar fetret dönemine girmişti.

Fetret döneminin az çok nihayete ermesi sonucunda İslamcılığın, yine, bazı yanlış kavramsallaştırma, içeriğine millici değerlerin karıştırıldığı, katıştırıldığı bir vasatta, bu kez Türk’e özgü, ama içeriğinde, Afganilerin, Abduhların, Reşid Rızaların, Mehmed Âkifler gibi bu ülkenin birçok âlim ve aydınının düşünce dünyasını oluşturan ‘esas’ İslamcılık yerine kendine özgü bir İslamcılık vârit olmuştu.

Bu durumun, Müslümanların ülkenin kendi iç dinamiği açısından toplumsal olarak sahaya çıktığı yetmişli yılları takip eden seksenli ve doksanlı yıllarda, gerek yine günümüzde -kendimizin anladığı şekliyle- toplumsal ıslah içre bir İslamcılıkla, başta İran devrimi olmak üzere, Ortadoğu ülkelerinde başlayan İslami hareketlerden esinlenerek uygulanan ve adına, bize uymadığı ve kendi tercihimiz olmadığı halde adına ‘radikal İslamcılık’ denen bir heyula ile karşı karşıya idik ve o durumları da ne yazık ki yaşıyorduk.

Radikal İslamcılık dışında seyreden ve genellikle Milli Görüş çizgisi içerisinde mütalaa edilebilecek olan, çoğunlukla da parlamenter sistem içerisinde millete, devlete ve ümmete hizmet etmeyi baz alan bir İslamcılığın yerine, 2000’in başlarında, yine Millli Görüş gömleğini çıkardıklarını söyleyen bir kadronun 2002’de başlayan ve devam eden iktidar sürecine denk gelen bir vasatta, kendine yeni bir kulvar arayan ve mes’eleyi anlama açısından adına ‘yeni’ İslamcılık diyebileceğimiz bir İslamcılığın nasıl anlaşılması gerektiği, onun ne’liği, nasıllığı ve geleceği hakkında, geniş boyutlu değil de, dar bir çerçevede ve geniş ağı bulunan değil, öbek sayılabilecek küçük, ama dinamik yapıların çalışmalarına şahitlik etmekteydik.

“İslâmcılığın Trajik Düşüşünden Çıkış Mümkündür”

Bu küçük, ama kendi öznel yapısı gereği içerdiği alana ve çalışma ve gayretlerine bakıldığında, Özgür Yazarlar Birliği tarafından “Kurucu İslami Siyasi İradenin İmkânları” başlıklı panel-forum gibi, bir iki aydır süren ve bugüne dek dördüncüsü düzenlenen ‘İslâmcılığın Trajik Düşüşünden Çıkış Mümkündür’ adı altında oturum/program düzenleniyordu. Bu programların, zaman ve imkânlar el verdiğince devam edeceğini düşünüyoruz.

Bu serinin, bizim de katılımcısı olduğumuz programın üçüncüsü, 17 Şubat 2018 Cumartesi günü akşamı saat 19.00’da adı geçen dernekte düzenlenmişti.

Ondan önce, 10 Şubat 2018 Cumartesi günü, yine aynı salonda ve aynı saatte, Öze Dönüş hareketinden yazar Ahmet Kaya’nın; yine 24 Şubat 2018 Cumartesi günü, aynı seri başlığı altında, yazar Ümit Aktaş’ın, konu ile ilgili birer sunumları olmuştu.

17 Şubatta düzenlenen oturumda, Tokat Eğitim İlke-Sen’den Şinasi Uluduğan ve merkezi Gaziantep’te bulunan İmece adlı İslamcı öbekten Ahmet Şahin’in sunumu olmuştu.

Konuşmacıların söylediklerinden bir-iki özet

Tokat Eğitim İlke-Sen’den Şinasi Uludoğan’ın sunumundan bir özet:

– İslamcılığın düşüşü başlığı dramatik bir durumu ifade etse de önceki dönemlerde buna benzer durumların yaşandığını, yeniden güzel çalışmaların yapıldığını gördük.
– Ben konuşmamda “mümkündür” tezini işleyeceğim. Kur’an bu konuda bizi umuda yöneltiyor:
– Yusuf-87: “Ey oğullarım, (şimdi) gidin ve Yusuf ile kardeşi hakkında bir haber almaya çalışın; ve Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin; bilin ki, hakkı inkar eden insanlardan başkası Allah’ın hayat bahşedici rahmetinden ümit kesmez.”
– Zümer-53: “De ki: “[Allah şöyle buyuruyor:] ‘Ey kendilerine karşı haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin: Allah bütün günahları bağışlar; çünkü yalnız O, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır!'”
– Resullerin mücadelesinde çıkışın örnekliklerini açık bir şekilde görüyoruz.
– Ülkede aslında önemli bir potansiyel var. Ancak öne çıkacak bir yapı yok. Kardeşliği mümkün kılacak projelerle ilerlersek mesafe alacağız.

İMECE’den Ahmet Şahin’in yaptığı sunumdan bir özet:

– İmece’deki arkadaşlarla akıntıya kürek çekenler olarak tanımlıyoruz kendimizi.
– Bir kasırga döneminden geçiyoruz. Fırtına dinene kadar kendimizi korumayı hedefliyoruz; savrulanların bunun kıymetini anlaması zordur.
– Düşüş iddiası, eskiden daha iyi olunduğu kabulünü taşımaktadır. Geçmişin daha iyi olduğuna inanmıyorum.
– Düşüşten bahsettiğimiz insanlar kimler? Savrulanla geçmişteki abilerimizdir.
– Bu içinden geçtiğimiz dönemde ayağı daha yere basan, her şeyi daha çok hesap eden bir kuşak görüyoruz.
– Önceden de hareket içinde nitelikli çok az bir kitle vardı. Oransal olarak değişen bir şey yoktur. Bu anlamda trajik bir düşüş görmüyorum.
– AKP kurulmadan önce, zaten dağılmaya hazır bir yapı vardı.
– AKP’nin sadece katalizör görevi gördüğünü düşünüyorum.
– Türkiye İslamcılığı sınandı, ne olduğunu gördü. Şimdi daha iyi bir noktaya gelindi. İçi boş olanlar savruldu.
– Yükselmenin gerektiğini düşünüyorum. Hesap soran değil, oturup görüşen bir usulü tercih etmeliyiz. Birebir görüşmeler sonuç alıcıdır.
– İktisadi işletmeler oluşturmak, dayanışma biçimleri üretmek önemli. Dava arkadaşlarının çektiklerinden haberdar değil birçok öncü. Birlikte olduğumuz insanlarla yakın ilişkiler kurmak zorundayız.
– Bu dünyaya Allah’a kulluk etmek için geldik. Kulluğu bozan süreçlere karşı mücadeledir temel duruşumuz.
– İletişimimizi güçlü hale getirebilmek için bir kongre yapabiliriz. Farklı kuşakların katılımı ile bunu gerçekleştirmemiz mümkündür.

Aynı amaç, farklı yaklaşımlar…

Biz burada her iki konuşmacının konuşmalarına, yaptıkları atıflara ve olayları yorumlayıştaki yaklaşımlarına baktığımızda, her ne kadar aynı şeyleri söylüyor olsalar da, İslamcılığı, almaya çalıştıkları başlangıç noktası, referansları vs. açısından aralarından çeşitli açılardan birçok farklar mevcuttu.

Bununla birlikte, her iki konuşmacının, kendi konularına vakıf olmalarından dolayı, İslamcılık adına bu trajik düşüşten kurtulabileceği, yukarıya çıkabileceği ve kendi geleceği ile toplumun da geleceğini kurabileceği düşüncesi ağırlık kazanıyordu.
Konuşmacılardan Şinasi Uludoğan’ın, hem kendi ve hem de birçok -eski ya da yeni- İslamcı açısından şahıs bazında referans verdiği merhum Ercümend Özkan çizgisinin, bugün nasıl bir kulvarda seyrettiği, gerek konuşmacı ve gerekse de, büyük oranda o çizgiden beslenen bizler açısından, keza o düşüncelerin bir kısmını aşıp, onu daha da ileriye taşıdığımızı da belirterek söylersek, bugün o çizgiyi ‘içeriden’ sürdürdüğü söylenen zevatın, durumu bugün hangi safhada seyrediyordu? Bunun da bilinmesi gerekirdi.

Kongre fikri

İkinci konuşmacı olan Gaziantep İmece’den Ahmet Şahin’in kendi konuşma seyri içerisinde, vurguladığı, dile getirdiği ve Ak Parti’ye eklemlenmemiş, bunun yanında, kendilerine nazaran İslamcı çizgide bulunan ve öbek değil de, yapısının mahiyeti gereği ‘geniş’ grup, kitle ve camia sayılabilecek birçok İslamcı yapının dışında kalan, büyük çoğunluğu yirmi, otuz, kırk, elli, hadi bilemediniz yüz, iki yüz kişiden oluşmuş bulunan İslamcı öbeklerin katılımı ile yapılabilecek olan bir kongre fikrinden bahsetmişti.

Keza ilerisi için umut veren birçok yapının, kendisi gibi küçük, ama ilgilendiği konu, sahip olduğu düşünce skalası ve olaylara bakış tarzı açısından, birçok büyük, hatta devasa yapılardan daha dinamik, hareketli ve onlardan sağlam düşünsel temeli olan birçok yapının, kongre gibi ‘ortak’ bir üst lig için çalıştıkları görülmektedir.

Özellikle de, Türkiye özelinde, teröre bulaşmamış, ama radikal Marksist/sol çizgi içerisinde bulunan birçok irili ufaklı ‘ideolojik’ yapının, birlikte iş yapma, sonuca ulaşma ve olası iktidara gelme düşüncesi açısından, çatı parti fikrine sıcak baktıklarına benzer bir şekilde, salt iktidara gelme düşüncesinden ziyade, İslamcılık düşüncesinden hareketle, hareket ve örgütlülük çerçevesinde bulunma adına bir kongre tertip edilebilirdi.

Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız üzere, bir tercih mes’elesi olarak İttihad ve Terakki döneminden bu yana, siyasi örgütlülük adına, Müslümanlar olarak batıcı siyasi yapıları örnek alma düşüncesine bakıldığında, bu kongre fikrinin de, iyi ve güzel düşünülmüş bir olgu olarak, içerik açısından değil de, teknik olarak solun çatı parti fikrine yakın durduğu söylenebilirdi.

Radikal sol’un ya tamamen iktidara gelme, ya ‘olabilir iseler’ parlamenter sistem içerisinde meclis çatısı altında muhalefet olma, ya da hiç olmazsa, solun Kemalizmin yörüngesinden çıkma, ondan kurtulma düşüncesi içerisinde hareket etmesine koşut olarak, çeşitli öbeklerden oluşan bağımsız İslamcı bir oluşumun, belki ileride ‘bir çatı içerisinde’ siyasi arenada faaliyet gösterme düşüncesi, Müslümanları, muhafazakâr anlayış ve kavrayış içerisinde ya iktidar olma, iktidarda kalma, ya da olası bir ana muhalefet saflarında kalmalarına zıt bir oranda, büyük bir ihtimalle lokalde kalarak, İslam, Müslümanlar ve tüm toplumsal kesimler adına, her şeyden önce bir sosyal iktidarın imkânını arama, onu ortaya koyma çabası olarak okunabilirdi.

Bu trend doğru işlediği takdirde, bu küçük İslamcı öbeklerle birlikte, bunlardan görece büyük ve etkili birçok İslamcı yapının da, yine kendi mantık kurgulamı ve imkânları içerisinde, her şeyden ziyade, sosyal iktidarı gözetmeleri de mümkün görünmektedir.

Bunun işleyişi için, çatı parti düşüncesinde seyrettiği şekliyle, bu İslami öbeklerin ve yine diğer İslamcı yapıların, bu çatıyı daha da büyütmeleri, sağlıklı bir şekilde geliştirmeleri gerekli olup gelecek açısından umut da vermektedir.

Geleceği bilemeyiz ama Ak Parti iktidarı döneminde, hele ki 12 Eylül referandumunun kabulü ile elinin güçlendiği bilinen, ama maalesef bu gücü, bir açıdan muhafazakâr iktidarı güçlendirme adına, o da oluşan birtakım olayları gerekçe göstererek pekiştiren bir iktidar döneminde, hak, adalet, özgürlük ve en önemlisi de gençlik nezdinde giderek ivme kazandığı söylenebilecek olan İslam’ın imajı sorununa çözüm bulma adına bir şeylerin yapılması gerekmekteydi.

İktidara, tüm toplumsal kesimlerin, eski sistemin nezdinde gasbedilmiş ‘fıtrî ve özlük’ haklarının, hak sahiplerine iadesi adına gelmiş bulunan ve bundan dolayı, neredeyse tüm toplumsal kesimlerden alınan onaya rağmen, mevcut anayasayı yenileme, güncelleme ve iyileştirme yerine, olağanüstü hal dönemlerinin bir ürünü olan KHK’larla hareket edilmesinin bir sonucu olarak, başta Gülen grubu ve PKK olmak üzere, bunların yaptıkları yanlışlardan hareketle, toplumcu olunacağı söylemine rağmen, giderek devletçi olma eğilimi, ‘makul’ sol kesimde olduğu gibi, bağımsız İslamcı, ya da iktidara bir müddet bir imkân sunan İslamcı şahıs, grup ve yapıları yeni arayışlara sevk etmiş bulunmaktaydı.

Gidişattan rahatsız olan bu İslamcı grup ve öbekler gibi, makul sol çevreleri de bir arayışa sevk eden esas âmilin, devletin devlet olma refleksinin, başta bulunan bu muhafazakâr iktidarın eliyle yanlışa kanalize edildiği, sözde çağdaş verilerle hareket etmesi gereken devletin/iktidarın, birçok alanda (medya, finans, kültür-sanat vs.) çoğu kez anayasal hakkına rağmen, bu işlere ehil insanların yerine -içerilerinde mutlaka ehil insanlar da vardı sonuçta- belli ki iktidara yakınlık içerisinde olan, olması düşünülen, çoğunluğu açısından da işin ehli olmayan insanların ve bunlara bağlı olarak, çeşitli muhafazakâr/tarikat çevrelerinin elemanlarının ihdası ve hemen her yerde ve makamda bu çevrelerin adeta cirit/fink attığı bir görüntü, olumlu olması ve ileride de gıpta ile bakılması gereken manzarayı, tabloyu, ne yazık ki flulaştırmaktaydı.

Bu durum, devam eder miydi, şimdiden bilinmez olsaydı dahi, manzara pek de umut vermiyor ve tüm topluma umut verdiği günleri aratmaya başlıyordu.

İşte böyle bir manzara içerisinde, solun o her zaman gündemde tuttuğu çatı parti fikrini andıracak şekilde, bağımsız İslamcı öbeklerin bir araya gelip adeta bir parti havası içerisinde kongre yapması, en başta iyi bir fikir olarak duruyor ve insanı da umutlandırıyordu.

Kongre fikri ne kadar sahih, gerçekçi ve sürdürülebilirdir

Yine kendisini referans verdiğimiz solun çatı partisi fikrine bakıldığında, o fikri, özellikle çözüm süreci dönemini, büyük bir ihtimalle dışarıdan aldığı emir ve tüyolarla sabote etiğini düşündüğümüz PKK’nın bu atraksiyonunu farklı şekilde okuyarak, kendi parlamento bağımsızlığını zora sokan HDP’nin, aldığı yenilgiyi bertaraf etmek adına ona yamanmaya çalışan ve bu şekilde içerisine girdiği çıkmazdan kurtulmaya çalışan Türk solunun bir çıkış düşüncesine bağlayabilirdik.

HDP üzerinden PKK’ya bağlanmak, sözde kendi ontolojisini öteden beri işçi sınıfı düşüncesi üzerine oturttuğu bilinen Türk solunun, giderek irtifa kaydettiğini, daraldığını ve sonuçta toplum adına bir umut olmaktan çıktığını göstermekteydi.

Buna mukabil bağımsız İslamcı öbeklerin, kongre fikri, bu öbekleri bir çatı altında tutacak, tanıtabilecek bir dernek, ‘yasal’ bir grup adı altında mı, yoksa, genel anlamda iktidar olması pek olası görünmeyen, bunun yanında ‘ana’ muhalefet ve salt muhalefet partisi şeklinde değil de, ülke genelinde, nüve anlamında, bir iki şehirde, belde olgusu üzerinden kurulması ve geleceğin Müslüman toplumunun oluşumunu sağlayacağı düşünülen kendine özgü bir yapılanma şeklinde olan bir yapı olarak mı düşünülüyordu?

Genel anlamda iktidar olması olası olmadığından dolayı, onun sosyal iktidar alanında bir çaba için hareket edeceği öngörülebilirdi ki, bu da şartların olgunlaşması açısından elbette mümkündü. Mümkün olmasaydı dahî, tarihe bir iyi niyet nişânesi olarak yazılabilirdi. Elbette bu da kendi özgül ağırlığı içerisinde görece de olsa, bir başarı sayılabilirdi.

Bir de bu işin olmasının, ona yönelik öngörünün tutması için, işi sıkı tutmak, işi, ince elemek ve sıkı dokumak gerekirdi.

Bu nasıl olacaktı? Zor bir soru, ama üzerinde iyi düşünmek, en ince detaylarına kadar, günler, aylar, hatta yıllar geçse de bu işi olabilirlik anlamında temellendirmek gerekirdi. Ki, bu da iyi, çalışan ve nitelikli bir düşünce skalasına ve devamlılığa ihtiyaç hâsıl olacaktı.

Bir de, mevcut partilere bağlı olamayan, yüzü onlara dönük olmayan ve adına ‘bağımsız İslamcı öbekler’ dediğimiz skala içerisinde bulunduğunu düşündüğümüz ve bulunan yapıların, İslamcılıkla aralarının nasıl olduğunu bilmekte fayda vardı en başta.

Ayrıca, bu yapılar İslamcılık derken, ondan ne ve neleri anlıyorlardı? Onu bugünün bir kurtuluş formu olarak mı görüyorlardı, ya da epey grup, yapı ve şahsın yaptığı gibi, zaman ve zemin olgusunu anlamayıp, ıskalayarak, onu batıcı bir form ve yine batının bir oyunu, oyunlarından bir oyun olarak mı görüyorlardı.

Yine ayrıca, o yapılar mevcut iktidara neden e hangi saiklerle karşı çıkıyorlardı? İktidarı salt ‘İslami’ olarak görmediklerinden dolayı ve o iktidarı -hatta diğer iktidarları da- İslam’a düşmanlık konumunda görüp değerlendirdiklerinden mi, yoksa, bu iktidarların, Müslümanların ve giderek tüm toplumun ihtiyaçlarını pek karşılayamadıklarından dolayı mı eleştiriyorlardı?

İşin en önemlisi ve nihayetinde bu kongre fikri, iyi, güzel, anlamlı ve gelecek açısından bir umut veriyor olmamasına rağmen, bu kongre giderek tüm toplumu kucaklayacak siyasi bir partiye, ya da prototip olarak, parti denemesinden önce, sosyal iktidar bağlamında istenilen sonucu verebilecek miydi?

Bunu nasıl sağlayacağız

Eğer bu görüşte samimi isek, kendi düşünsel skalamıza bakıp, literatürümüzü gözden geçirerek, müktesebatımızı da dikkate alarak, kendi insan potansiyelimizi harekete geçirip, aşamalı bir şekilde sonuç alabilirdik.

Eğer öyle olacaksa, bu kongre fikri şimdiden helal ve topluma da faydalı olsun deriz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.