EtkinlikÖYBSempozyum / Panel

15 Temmuz: Kriz ve Süreklilik

Özgür Yazarlar Birliği tarafından, İştirâkî yazarlarından Erhan Baltacı, Sakarya Dayanışma Derneğinden Kadrican Mendi ile Eğitim İlke-Sen’den Ahmet Örs’ün konuşmacı olarak katıldıkları “15 Temmuz Süreci” başlıklı bir program gerçekleştirildi.
Programın ilk konuşmacısı Ahmet Örs sözlerine, 15 Temmuz’un ancak 12 Eylülden bugüne ulaşan darbeler silsilesi ile birlikte düşünülerek anlaşılabileceğini ileri sürerek başladı.
12 Eylülde solun tasfiye edilmesinin yanı sıra ülkede ve dünyada İran İslam Devriminin de etkisiyle yükselmekte olan İslami hareket ve tevhidi süreçlerin Türk-İslam senteziyle “şirkize” edildiğini vurgulayan Ahmet Örs, 28 Şubat ve 15 Temmuzun bu sürekliliği devam ettirdiğini, Müslümanların genelinin en temel tevhîdî argümanları terk ettiğini söyledi.
15 Temmuz sürecini bir bütün olarak görmek gerektiğinin altını çizen Örs, darbe sürecinin İslami çevrelerde lâyıkıyla değerlendirilemediğini, bu değerlendirmelerde sıkıntılar olduğunu, büyük çoğunlukla sadece Fethullah Gülen’in din ve örgütlenme anlayışına odaklanılarak sistemin sürekliliğinin atlandığını dile getirdikten sonra özellikle ekonominin kayıt altına alınması gibi dinin/İslami oluşumların kayıt altına alınma niyetinin açık edildiğini söyledi. Bugün savunulan “cemaatler siyaset yapmasın” söylemiyle yoluna devam eden dinin kayıt altına alınmasının bir 28 Şubat projesi olduğunu savunan Örs, AKP iktidarının bütün din politikalarının bu temelde örgütlendiğini sözlerine ekledi.
115 Temmuzdan sonra, -son dönemde ağırlıklı olarak Eğitim-Sen’e kayan- on binlerce kamu çalışanının işten atılması, Cumhuriyet Gazetesinden Kudüs TV’nin kapatılmasına, HDP milletvekillerinin tutuklanmasına varan geniş bir yelpazede oluşan olumsuz havaya dikkat çeken Örs, İslami hareketlerin programlı siyasal bir çatı oluşturması gerektiğini, bunun yokluğunda temsiliyet krizinin doğurduğu savrukluğun derinleşeceğini tartışarak konuşmasını tamamladı.
Ahmet Örs’ten sonra söz alan Erhan Baltacı, meselenin anlaşılmasında devlet geleneği üzerine düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak başladığı konuşmasında tarihi seyir içinde siyaset ilminin sultana akıl verme mantığı üzerinden ilerlediğini, şer’î hukuktan örfî hukuka doğru ilerlendikçe şeriat, yani adalet istendiğini söyledikten sonra “Cumhuriyet bunu kesmek istiyor.” dedi.
Devletin farklı unsurları kendine bağladığını, bu manada 28 Şubat’ın bin yıl sürdüğünü savunan Erhan Baltacı, 15 Temmuz’un bu çarkların bir parçası olduğunu ifade etti. Sürekliliği görmek gerektiğini belirten Baltacı, bir tarzın başka bir tarzı kovarak ilerlediğini savundu.
İfadelerini tarikatların ikinci adamlarının hep asker olması ile örnekleyen Baltacı, “bir şey verdik” demenin devlet adına konuşmak demek olduğunu dile getirdi ve Mustafa Kemal’in ordunun ideoloji üstü olduğuna dönük bir anlayışı yerleştirdiğini hatırlattı.
15 Temmuz sürecinde sistemin “her şeyinizle benimsiniz” dediğini ileri süren Baltacı, “Temelde ordu, arka planda mekanizmaları yürüten ana güçtür.” dedi ve devlet-millet söyleminden başka bir güç merkezi kalmadığını, herkesin bu süreçte devletçi olduğunun bir kez daha altını çizdi.
2Erhan Baltacı konuşmasını mevcut durumdan herkesin birbirini görebileceği kanalların var edilerek çıkılabileceğini söyleyerek tamamladı.
Programın son konuşmacısı Kadrican Mendi 15 Temmuz’un bir restorasyon olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında yumuşak güçten fiili güce geçildiğini, bu süreçte bir yandan da sermayenin el değiştirildiğini söyledikten sonra “15 Temmuz’dan ordunun haberi olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Mendi, 15 Temmuz’la beraber ordunun irtica defterini kapattığını, sızmaların tasfiye edildiğini, bütün taşların yerinden oynadığını söyledi ve ordunun kontrollü olarak sürece müsaade ettiğini savundu ve merkezde yer alan tarafların Kürt siyasetinin tasfiye edilmesinde uzlaştıklarını ileri sürdü.
Erdoğan’ın ittifak şansının olmadığı için kendini kutsal devletle bütünleştirdiğini söyleyen Mendi, Türkiye’nin idare edilmediğini, Türkiye’deki krizin yönetilmeye çalışıldığını, bu şartlarda Kürtlerin hedef alındığını, bu manada Kürtlere sahip çıkılması gerektiğini ve sistem açısından ortada öngörülemez bir süreç olduğunu ifade etti.
4İslami camianın kendini gözden geçirip soğuk savaş konseptiyle meselelere bakmaması gerektiğini savunan Mendi, adalet ve mazlûmiyet temelinde ısrarlı çalışmalar yürütülmesini önerdi.
Türkiye’deki statükonun tükenme noktasında olduğunu savunan Kadrican Mendi, önümüzdeki süreçte Kürt siyasi hareketinin tavrının, Türkiye’deki İslami yapıların tavırlarının ve Erdoğan’ın büyüttüğü “seküler milliyetçi Kemalist paradigma”nın tavrının belirleyici olacağını sözlerine ekledikten sonra konuşmasını sol ve devrimci İslami güçlerin nerede duracağının önemli olduğuna ve eleştiri-özeleştiri sorumluluğuna işaret ederek bitirdi.
Haber: Mustafa Özeke
3

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.