Ahmet Kaya: Kürt Meselesinde Üçüncü Yol Mümkün
Özgür Yazarlar Birliği’nde gerçekleşen “Son Dönem Şiddet Sarmalında Kürt Sorunu” başlıklı söyleşide konuşan Ahmet Kaya, Kürt meselesini anlamadaki metodolojik sorunlara vurgu yaptı.
Söyleşide öne çıkan tespitler şu şekilde:
– Kürt meselesini anlamada önce bir metodoloji geliştirmeliyiz. Yeni fikirlere kapalıyız. Kürt meselesi dört farklı coğrafyayı, dört farklı ülkeyi ilgilendiren bir meseledir. Bugün ise enerji ve iktidar kavgalarının tam ortasında yer aldığı için ister istemez küresel bir mesele olmuştur.
– Cumhuriyetle birlikte Kürtlere yaklaşımda bir sorun çıkmıştır ortaya. Kadim dönemlerde böyle bir sorun yoktu. Kürt sorunu ulus devletler gereği insani, akrabalık alanlarda yaşanan bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Akrabalarıyla aralarına sınır örülen Kürtlerin bu sınırları delme çabaları ulus devletler tarafından sorun olarak görüldü.
– İlk mecliste Kürtler için memleketin aslî sahiplerinden denmişti. Hilafetin lağvı ile birlikte Kürtlerle Türkler ve diğer unsurlar arasındaki bağlar koptu. Şeyh Sait isyanı bu durumun sonucunda ortaya çıktı.
– Sistem Kürtler aleyhine şöyle bir propaganda geliştirdi: “Kurtuluş Savaşından yeni çıktık ama bu Kürtler İngilizlerle bir olup bize karşı ayaklandılar.” Bu dış etkene bağlı yorum bugün de geçerliliğini sürdürmektedir.
– 80’lerde Kürtlerle Türkler arasındaki inanç bağlarının hatırlanıp ilişkilerin sistemin aleyhteki propagandasına rağmen güçlenmeye başlaması önemlidir. Erbakan Hocanın da bu hususta emeği olmuştur.
– 80 sonrası başlayan dönemi açıklamak için tekrar dış faktör söylemine sarılınmıştır.
– Türkiye’de, Kürtlerle Türkler evlilik bağlarıyla bir arada kalıyorlar. Bu son derece önemli bir sosyolojik gerçekliktir. Bu durum köklü bir kopuşu engellemektedir. Böyle bir şey başka bir coğrafyada yoktur.
– Yok sayma politikalarına karşı Kürt halkının bütün sosyolojik katmanlarında kendini yönetme talebi gelişti. Sosyalist unsurlardan tarikat çevrelerine kadar bu böyle olmuştur.
– Sorun derinleştikçe sosyalistler her ulusun kendini yönetme hakkı var derken İslamcılar ümmetçilik dediler.
– Bölünme endişelerine karşı şu söylenmelidir: Hukukun tecelli ettiği alanlarda zaten bölünmüşüz. Bir tarafa verilen, o taraf için kabul edilen haklar Kürtler için uygun görülmemiştir.
– Gasbedilmiş haklarıyla ilgili bir mücadele isteyen Kürtlere haklarının teslimini beyan eden müslüman Türkler pratik bir mücadele içinde yer almamıştır. Kürt meselesi Kürt halkının gasbedilmiş haklarının iade edilmemesi meselesidir.
– PKK bu alanda toplumsal muhalefeti örgütlemiş, müslüman halk da peşinden gitmiştir. Bu sosyolojiyi anlamadan ümmetçilik ihya edilemez.
– Kürt halkının yarası derindir. Böyle olduğu için bu yolu sürdürüyor.
– Ümmet inanç birlikteliği ve gönüllülük esasına dayalı bir projedir.
– “Lâ Yükellifullâhi nefsen illâ vüs’ahâ” demek bize sunduğun ümmet projesi insanın kaldıramayacağı bir proje değildir. Allah’ın insana sunduğu hiçbir şey insanın mizacının kaldıramayacağı bir şey değildir. Ümmet olmak, mizacımıza uygundur.
– Herkesin birtakım korkuları olabilir ancak bu korkulardan dolayı halklar taleplerinden vaz geçmez.
– Bu mücadelede şiddet tasvip edilemez. Mantığı, süreci anlayabilirim ama yapma diyorum. Sana bu dayatıldı, sen bunu yaparak yeni mağduriyetler üretirsin.
– Ben bu meselede üçüncü yolun mümkün olabileceğine inanıyorum. Her ne kadar üçüncü yol söylemi bizim çevrelerde çok tepki alsa da zihni farklı yol ve kanallara kapalı tutmak yanlıştır.
– Bundan sonraki süreç ne olursa olsun Kürdistan İslami perspektifle hakkını, yolunu arayacaktır.
– Çözüm süreci, sorunun var olduğunun kabul edilmesidir ancak mesele doğru tanımlanamamıştır.
Haber: Mustafa Özeke