Cihad ve Şiddet Dışı Direniş – Ümit Aktaş
Cihad kavramının temel tezi mücadele etmektir, onu bir savaş doktrinine indirgemek sonradan oldu
Özgür Yazarlar Birliği’nde “Cihad ve Şiddet Dışı Direniş” başlıklı söyleşide konuşan yazar Ümit Aktaş, cihad kavramının İslam Tarihindeki karşılıklarını ve bugün dolaşımda neye tekabül ettiğini tartıştı ve kavramın şiddet dışı direnişle ilgisini ele aldı. Aynı başlıklı bir kitap çalışması da bulunan Aktaş, şiddet dışı direniş içinde yer alan öncülerin örnekliğini de katılımcılarla paylaştı. Söyleşinde öne çıkan değerlendirmeleri aşağıda bulabilirsiniz.
– Cihad, eylemden çok daha güçlü bir kavramdır.
– Cihad kavramını tükettiler. Maalesef bugün mücahit adı verilen kimi insanların katlettikleri en önemli şey cihad kavramıdır.
– Büyük ölçüde batılı kavramların işgali altındayız.
– Praksisten daha güçlü ve geniş bir kavramdır cihad kavramı, alternatif bir hayatı tanımlayan bir kavram.
– Medine’de savaşlar döneminde onlarla paralel gidiyor ama doğrudan doğruya savaşın kendisi olmuyor.
– Kur’an ve hadislerde geniş bir karşılığı oluyor.
– Zalim sultana hakkı söylemek, eleştirel pozisyonda olmak demekti.
– Medine pazarına mal getirenin cihad etmesi örneği… Hem de pazar meselesi var.
– Cihad kavramının temel tezi savaşmak değildir. Cihad kavramının temel tezi mücadele etmektir. Onu bir savaş doktrinine indirgemek sonradan olan bir şey.
– Hakikat üreten bir devlet anlayışı… Bugün de böyledir. Muaviye’den beri böyledir. Ebubekir’den Muaviye’ye kadar geçen süre bunun gerilimidir.
– Kriter liyakattir, takvadır.
– Cihadı, iktidarın parametresi haline getirdiler. Artık hayatın içindeki faaliyetlerden devlet için yapılan kutsal savaşa dönüştü.
– Devlet adına yapılan katliamlar mübahlaştırılıyor.
– Hasan Basri “Kader Risalesi”yle muhalefet ediyor ama silahlı mücadeleye girmiyor. Ebu Hanife de “sabra dayalı bir bekleyiş” içindedir. Sabır, aktif bekleme tutumudur.
– Ebu Hanife, Emevilerin sonunda, Abbasilerin başında yaşadı. Kadılığı reddetti. Kendi fıkhının devlet fıkhı haline gelmesine karşı çıktı. Devlet-toplum çatışmasında toplumun yanında duruyor. Toplumu güçlendirmek gerek. Yargı bağımsızlığını değil sivilliğini savunuyor. Benim fıkhım devlet fıkhı olursa diğer insanların fıkhı ne olacak? Ama daha sonra talebeleri yüzünden devlet fıkhına dönüşüyor.
– Devletleşmede uyarıları var Kur’an’ın. Haşr sûresindeki ayet dönüp dolaşan bir tahakküm ihtimalinden sakındırıyor.
– Modern devlet toplumdan daha da kopuktur. Metafizik bir devlet anlayışı vardır ve bu günümüzün parasına benzemektedir.
– Siyasal kriz ve içtihat kapısının kapanmasıyla bir başka kriz boy göstermiştir İslam tarihinde. İçtihat kapısını kapatarak “Cihad yapma, faaliyet içinde olma” diyor.
– İktidar dilinin merkeze yerleşmesi kavramsal dili alt üst ediyor.
– Gandi, “manevi olarak kurtulamazsak kölelikten kurtulamayacağız” diyor.
– Homojenlik batıda oluşan bir durum, buralar öteden beri heterojen olmuştur.
– Emperyalist saldırıyı kavrayamadık, Hristiyanların saldırısı olarak anladık.
– 20. Yüzyıl İslami Hareketleri Müslümanlara karşı saldırıya cevap veremedi.
– Son süreç batıyla kapışırken birbirini terörize etmeyle ortaya çıktı.
– Terörü burjuva doğuya lokalize etti. Aynı şeyi batı da Ortadoğu’da yaptı.
– Suudi Arabistan da hem kendi ideolojisini hem de terörü ihraç etti.
– Gandi, silah kullanıldığında karşı tarafa da bu hakkı vermiş olacaklarını söylüyordu.
– Adı pek bilinmeyen Abdulgaffar Han, Hüdai Hizmetkârlar adlı cemaatiyle İngilizlere karşı Afganistan’da büyük bir mücadele vermiştir.
– Ali Şeriati meşhur duasında silahsız savaşmayı talep eder.
– Tolstoy’un pasif direniş kavramına Gandi karşı çıkıyor. Aktif direnişten yanadır Gandi ve bu yönüyle cihad kavramına yakın durmaktadır.
– Gandi, “Siyasetin maneviyattan ayrı tutulmasını aynen İslam peygamberleri gibi ben de doğru bulmam.” diyor.