Otuz sene önce hiçbir müslüman siyasal, sosyal ve dini olanı ayrıştırmazdı, şimdi ayrıştırıyorlar
Özgür Yazarlar Birliği’nin gerçekleştirdiği “Kurucu İslami Siyasi İrade” tartışma dizisinin bu haftaki konuşmacısı Abdurrahman Arslan’dı.
Arslan’ın, “İslam’ın Siyasal Ufku” başlıklı konuşmasından notları aşağıda bulabilirsiniz.
– Bir İslamcı olarak kendimi bu konularla ilgilenmek zorunda hissediyorum.
– Kültür, kimliği belirleyemez.
– Postmodernlikle birlikte bir kimlik meselesi çıktı ortaya.
– Batıda bilgi teorisi çöktü. Doğru olmayan bir bilgiyle insanı tanımlayamayız.
– Şu soruları sormalıyız: Siyasal olan nedir? Sosyal olan nedir? Dini olan nedir?
– Eğitimde nasıl bir insan tipi çıkarmaya çalışıyoruz?
– Zihinsel, kimliksel ve siyasal olarak bir tehdit altındayız.
– Yeniden bir arayışa girmemiz gerekiyor.
– Haz kültürü içinde bir umut, gelecek aramamalıyız. Kendimizi inşa etmenin yollarını aramalıyız.
– Siyasal, sosyal ve dini olan ayrıştırılamaz. Din de bunu söyler. Otuz sene önce her müslüman bunu söylerdi. Şimdi ayrıştırıyorlar. Bu, tehlikeli bir durumdur.
– Müslümanlar meselelerin köklerini gözden kaçırmışlardır.
– Her gün papağan gibi ümmete vurgu yapanların ulus devlet içinde çözüm araması kabul edilemez.
– “Sivil toplum” kavramını, “öteki” kavramını anlamadan konuştuk.
– Eski Greklerde Felsefe yapmak şehir devletine meşruiyet kazandırmak demekti. Felsefenin doğuşu budur.
– Siyaset, politikanın tam karşılığı değildir. Müslümanlar bunu yanlış anladı.
– Farkına varmadan batının “politik” kavramına göre konuşmaya başladılar.
– İslam’a ait olmayan ontolojik bir zemin üzerinden siyaset yapılıyor.
– Başkalarına ait bir dünyadan konuşuyoruz. Sekülerlik böyle başlıyor. Batıda da böyle oldu.
– Müslümanın zihnindeki basireti eğitimle köreltiyoruz.
– Modern bilgi Müslümanın zihnini kirletiyor çünkü ahlaklı olma kaygısı taşımaz.
– Ahlak ve hukuk ayrılmaz İslam’da. Bunu böyle taşıyorsa üzerinde bir müslüman, aynı zamanda adil davranır çünkü bu ahlak anlayışı adaleti içkindir.
– Bugün hukuk ve ahlak ayrışmıştır. Ahlak ayıplar, hukuk cezalandırır.
– Etik kavramının İslam’la alakası yoktur. İslam’ın “ahlak”ını kimse “etik” diye kullanamaz.
– İslam ahlakı vahye dayanır, insanoğlunun tercihlerine dayanmaz.
– Kavramların fıtratına müdahale ediliyor.
– Bugün dünyada İslam dışında test edilecek kavram kalmadı. O yüzden İslam dünyasına dönük büyük bir operasyon, bir müdahale var.
– Postmodernizm, yöntem krizinden dolayı vardır.
– Her yöntem, ideolojik bir inşadır.
– İslam’ın bilgisiyle insanın iktidarına karşı çıkan bir topluluğuz.
– Müslümanın kirlenmiş zihninin temizlenmesi gerekir.
– Peygamberden bahsediyorlar ama onun istediği hayatı yaşamıyorlar.
– Millet kavramının fıtratına müdahale edilmiştir.
– Ayrılıkların sebebini İslam, Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılmamak olarak görür.
– Birey, toplum ve ulus batıda üç kurucu unsurdur.
– İslam’da ise aileden, cemaatlerden, ümmetten bahsetmek gerekir.
– İslam’ın şemsiyesi altında yaşamak isteyen, Müslümanlarla muahede imzalayan müslüman olmayan gruplar da bu ümmetin parçasıdır. Ümmetten anladığım budur. Ötekiyle ilişki budur.
– Bugün bir de uluslararası sistem meselesi var.
– 1815 Viyana Konferansından itibaren dünya sistemi ulus devleti sistemi haline geldi. O paradigma içinde zorunlu kabul edilir ama böyle bir şey bizim tarafımızdan kabul edilemez.
– Medeniyet üzerinden geçmişi okumak onlara hakarettir, ancak dinleri ile anlaşılmalıdır.
– Müslüman zihnin yeniden inşası için kavramları İslam’ın istediği şekilde kullanmalıyız.
– Hz. Adem’e isimler öğretilmiştir.
– Müslüman zihninde dünya “asıl yer” olarak görülmeye başlamıştır.
– Otoritenin, iktidarın ne anlama geldiğini konuşmamız gerekir.
– Müslümanların her şeyi İslamileştirmesi kopya oluyor. Orijinal bir düşünce olmuyor.
– Aile dinin mi, siyasetin mi meselesidir?
– Hiyerarşi ve otoriterliği batıda din temsil etmiştir.
– Güzellik, ahlakilikle iç içedir, dolayısıyla adaletten de bağımsız değildir.
– Hat sanatı caminin içinde, bir bütünün parçası olarak var oluyor, onu o bütünden koparttığınızda başka bir şeye dönüşüyor.
– Mahremiyet bir yaşam biçimidir, bir tavırdır.
– İslam’da kamusal-özel alan ayrımı yoktur.
– “Toplum” kavramı 1850’lerde ortaya çıkıyor. Toplum, onu meydana getiren insanların kaderlerini aline alması demektir. Tanrı’dan bağımsız olmak demektir bu. Yönetimde bağımsız olmak demektir. Demokratik teori…
– İnayete inanan bir toplum özgür kabul edilemez. Tanrıyı aşan bir teoridir bu.
– Para, burjuvazinin dindarlığını yedi, müslüman burjuvazi de aynı kaderi paylaşacak.
– Modernlik, kaderden tercihe geçiştir.
– Siyaset teorisinin metafizik bir temeli vardır.
– Mevcut statünün korunmaya çalışıldığı bir dünyadayız.
– Batı, mevcut durumu korumaya çalışacak ve bunu şiddet kullanarak yapacak. Alıştığı yaşam tarzının yok olmasından korkmaktadır.
– Modernlik, tevhide karşı çıkarak var olmuştur.
– Batı bilimi, yaratmayı öğrenmek için yola çıktı.
– Bizde hakikat verilidir.
Haber: Melike Belkıs Örs