Metodoloji krizimiz devam ediyor
Özgür Yazarlar Birliği’nin “Neden ve Sonuçlarıyla İslam Düşünce ve Siyasetindeki Kriz” başlıklı tartışma dizisinin yedincisinde İzzet Saldamlı konuştu.
İslamcılığın bizzat krizin ta kendisi olup olmadığı sorusunu soran Saldamlı, “İlk kriz peygamber olmadan toplumun nasıl işleyeceği hususundaki hilafet krizidir.’’ diye ekledi.
İslami mücadelenin Hz. Muhammed ile başlatılmasının ve metot geliştirirken sadece onun örnekliğinin konuşulmasının doğru olmadığını belirten İzzet Saldamlı, hakkın kimliğini tanımlamada mutabakat sağlanmasının gerekliliğini vurguladı ve “Tarihsel olarak da karşılığı olan peygamber sonrası parçalanma, Ehl-i Sünnet ve Şia’nın itikadi açıdan ayrışması ve amentü farklılığı İslam dünyasındaki mevcut çatışmaların nedenidir.’’ diye konuştu.
Metodolojinin ancak yuvarlak masada, birliktelik ile sağlanacağını savunan Saldamlı, “İblis’in tavrı ile hilafet krizindeki Ensar-Muhacir arasındaki tavır benzerdir, ikisinde de üstünlük iddiası ve biat etmemekte diretme söz konusudur.’’ ifadelerinde bulundu.
Liyakat ve metodoloji krizinin bu coğrafyalarda halen devam ettiğini söyleyen Saldamlı, İslamcılık’ın toplumun tüm kesimlerinin sorunlarına dönük paradigma geliştirmesi hakkındaki şüphelerini dile getirdi.
İslami siyasetin günümüzde, imparatorlukların çökmesinden sonraki süreçte en önemli sorunun ulus-devlet ve dinin millileşmesi olduğunu vurgulayan Saldamlı, “Ümmetçi kesimlerin Tunus’ta, İran’da, Suriye’de, Türkiye’de uluslarını ümmet gibi algılatma çabası krizi ortaya çıkaran önemli sorunlardandır.’’ ifadelerini sözlerine eklerken, İslamcılığın dünyevi beklentilerinin olmasının, İslami düşüncenin devletleşmesinin bir problematik olduğunu belirtti ve bunun ‘’Devletin ahlakı olur mu?’’ sorusunu akıllara getirdiğini söyledi.
Konuşmasına, kapitalizmin Tanrısız bir dünya tasavvur etmesine rağmen piyasanın tanrılaştırıldığını belirterek devam eden Saldamlı , “İslamcılık devlet üniforması giydiği zaman kapitalizmin çarklarından kurtulamaz, İran devrimi örnekliğinde olduğu gibi çağdaş sürecin dayattığı seküler ve pozitivist değerlere karşı geliştirilen şahitliğin devamı gelemez, küresel koşullar tarafından biçimlenir.’’ ifadelerini ekledi.
İslami düşüncenin İslamcılık ideolojisi alt başlığında değerlendirildiğinde amentü ve epistemolojik sorununun mevcudiyeti ve beraberinde getirdiği tasavvur ve metodoloji problemine vurgu yapan İzzet Saldamlı, devlet üzerinden toplumu dönüştürme fikrinin yeniden düşünülmesi gerektiğini söyledi ve konuşmasını “İslamcı düşüncenin slogan ve sığ söylemlerden uzaklaşıp bir laboratuar ortamında çalışıyormuş gibi sistemin çarkına çomak sokması gerekir.’’ sözleriyle tamamladı.
Haber: H. Rana Öztopaloğlu
(Konuşmanın tamamı Tasfiye Dergisinde yayımlanacaktır.)